Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bilime Göre Ölüm Ötesi Mümkün mü?

  Ölüm ötesi düşünceleri bunca zaman bilim dışında her şeyin konusu oldu.   Din, kült, Dogmatik felsefi akımlar, mitoloji, sahte bilim, alternatif bilim......   Peki gerçeklerden başka hiçbir şeyi vadetmeyen Bilimin bu konuda sözü yok mu?  Elbette var. Dogmatizmin tam zıttı olan bilim felsefesi ve metodolojisinin, insanın merak ettiği her konu ilgi alanına girer, girmiştir de..    Bilincin oluşumu, doğası hakkında daha önce bolca konuşmuştuk.  Genel ölüm ötesi tartışmalar hep 'bilinç bağımsız bir töz mü? yoksa evrenin açıklanabilir karmaşık bir efektinden ibaret mi? ' sorusu ekseninde dönüyordu. Çünkü töz dersek iki ihtimal vardı bunun olabilmesi için;   - ya fiziksel evrenin bir parçası değil, evren üstü zaman üstü bir öz ve evrenle iletişim içinde  - ya da evrenin henüz çözemediğimiz mekanizmalarının sonucu olarak fiziksel simetrinin olağan dışı kırılımı ile uzay-zamanın ötesinde yeni bir hiper evren nesnesi oluşmakta, tıpkı ...
En son yayınlar

Bilincin Ölümsüzlüğü Üzerine

  Çok metafizik bir başlık oldu farkındayım. Bloğun genelinden anlaşılacağı üzere amacım, bilimde keşfedilse de görmezden gelinen ve felsefenin yetim kalmış ihtiyaçlarını açığa çıkarmak. Agnostik bir çizgideyim.   Evren nasıl bir sistemdir?   Evrenimizi kapalı bir sistem olarak düşünürüz. Çünkü yaptığımız bilim yerel bazda baktığımızda ancak bu şekilde işlevsel açıklamalar getirir. Sonuçta kabul ettiğimiz şey evrenin bir başlangıcı olduğu ve bilinen herşeyin bir patlamayla meydana geldiği.  Ancak kabul ettiğimiz başka gerçekler de var. Mesela big-bang ten bahsederken sandığımız gibi evren bir tekillikten doğmadı. Matematik denklemleri öyle söylese de 10 üzeri -36. cı saniyeden öncesinin tam bir belirsizlik, sisli bir bulut olması, daha öncesi adına şu anki bilimin sona ermesi.  Bu durumda evrenin kapalı bir sistem olması da kesinlik kazanmamış bir düşünceye dönüşüyor.   Ancak elimizdeki bilgilerle kapalı sistem olduğunu düşünmek zorundayız.  Enfla...

Ölüm Fiziği

  Bu yazıda biraz ölüm ve ötesini dogmalardan uzak bir şekilde konuşmak istiyorum. Haliyle ne kadar objektif yaklaşırsam yaklaşayım, biraz spekülasyon olacak baştan belirteyim. konuyla ilgili olan eski bazı yazılar; Holografik evren ve bilinç  link1  ,  link 2 Blok evren ve zaman  link Varlığın kavramsal yapısı  burada Bilgi-varlık ikilemi  o da burada   Giriş; Önceki yazılarımda genel olarak;   Gerçekliği farklı şekillerde tanımlayabildiğimizi ve temelinde kavramsal olarak 0/0 gibi zorunlu bir belirsizliğin olduğunu anlatmaya çalıştım. Evrenimizin parankim dokusu olan fiziksel gerçeklik; nedenselliğe göre işleyen, determinist davranan, ışık hızının bilgi iletim sınırı olduğu standart modelle tanımlanabiliyor.   Ancak dokunun yüzeyindeki desenlerle ilgilenmeyi bırakıp kumaşın kendisiyle ilgilendiğimizde hiç te nedenselliğe uymadığını, ışık hızının ve determinizmin geçerli olmadığını görüyoruz.  Madde ve enerjinin ise sonsuz al...

Matematik ve Zaman Belirsizliği - Blok Evren Teorisi

 Geçmiş yazılarımda evrenin Kozmik Enflasyon Teorisine göre ontolojik anlamda büyük belirsizlikler barındırdığını, bütün modellerimizin -beynimizin çalışma yapısı yüzünden- dönüp dolaşıp sanal zeminlere yaslandığını anlatmıştım.  Belirsizlikleri biraz irdelemek gerekir.   Matematik;   Her şeyi anlamada kullandığımız temel yöntem bu.   Sanırım yapılan en büyük yanlışlardan biri matematiğin evrensel bir kod, hatta dil olarak tanımlanması. Eğitim müfredatımızdan ve newton fiziğinden ilerleyip, günümüzün hakim anlayışına gelirsek ; iki tür matematikten söz edebiliriz.   Birincisi Mutlak matematik, İkincisi dil olarak işlev gören mantık kökenli matematik.. İlkinin ne olduğunu bilmiyoruz. Bütün gerçekliğin kökeninde var olan bir şey olmalı. Tabi varsa...  Bilmemiz için de ; 92 milyar ışık yılı çapındaki gözlenebilir evrenimizin her köşesini, hakkında bir şey bilmediğimiz karanlık madde ve karanlık enerji sorunlarını, üstelik gözlenebilir evrenimizden mu...

Bilgi Ekonomisi

 Mutlak bilgi nedir?   Zihnimizde 'bilgi' kavramına dair ürettiğimiz bir çeşit idea olmakla beraber; Yanılsamalardan, öznel algılardan üstün, diğer bütün bilgilerin kendisinden türediği, felsefi 'bilgi' tanımı olan nesne-özne etkileşiminin bir ürünü olmayan, varlığı kendinden olup, o özneyi de nesneyi de 'hiçlik' ten farklı kılacak özelliklerine kavuşturan 'her şey' in bilgisi,  Bir nevi sonsuz gerçekliğin kaynak bilgisi diyebiliriz.      Böyle bir bilginin var olması mümkün müdür peki?  Bilgi bir varlık, durum, olgu veya fenomenin 'tanımı'dır. Bu tanımın yapılabilmesi için yakınlarda veya zihinde karşılaştırılabilecek başka tanımlar da olması gerekir.  Bilgi; bir özne-nesne veya gözlemci-gözlenen arasındaki etkileşim sonucu doğan, nedensellik temelli karşılaştırmaların kavramlaştırılmış şeklidir.  Bilgi, ilgili varlığı 'hiçlik' ten farklı kılar. Hiçlik ise bilginin yokluğu olarak tanımlansa da özünde nesnel bir kavram değildir. Nasıl ki...

Bu Tanrı da Nereden Çıktı?

      Abdullah baskın yemiş gibi aniden yataktan fırladı!..    Rüyasında siyah duman tüten karanlık bir varlık yatak odasına girmiş, onu dakikalarca seyrettikten sonra aniden üzerine çullanmıştı.   Çok korkmuştu.   Bu ifrit de nereden çıktı ki?      Saate baktı, saat 8:15 ti.   Anladı... anlayınca başı öne düştü. Kendinden utanmıştı. Bunu nasıl temizleyecek hiçbir fikri yoktu. Zaten zor geçen hayatının hep böyle böyle içine ediyordu. Hiçbir işi rast gitmeyecekti yine. Bir yerden illaki çıkacaktı bu.  Abdullah sabah namazını kaçırmıştı. Yatmadan önce telefonda takılmıştı. Haliyle bangır bangır çalan alarmı da duymamıştı....  Abdullah'ın Ankara'da üçüncü yılıydı. Cemaatten iki arkadaşıyla eve çıkmıştı. Arkadaşları tatildeydi, kendisi bütünlemeye kaldığı için evde yalnızdı. Aslında işine de gelmişti. Çünkü sofilerle yaklaşan kurban bayramında görevliydi. Deri toplayacaklardı, sonra da 'tövbeye' Adıyaman'a gidecekler...

Gerçeklik nedir? Kısa Bir Bakış

* ( Bu yazı 'birleşik alan teorisi'ni konu mankeni yaparak hazırlanmıştır)    Varlığın , 'mutlak gerçeklik' ifadesi ile aşırı abartılmış bir şey olduğunu düşünüyorum.    'Gerçeklik' ifadesi zaten nesnel bir kavram değildir. Zihnimiz; yanılsamalardan uzak, bağımsız olarak ' algılayabildiği' olguları bu şekilde tanımlar, bu kavramı referans kabul ederek ulaşabildiği tüm bilgi ve değerleri bu tartıda ölçer.  İşte 'algılayabildiği' dediğimizde, iş nesnellikten çıkıyor. Çünkü algılarımız hem bireysel, hem de tarihsel anlamda köküne kadar özneldir. Sebebi de beynimizin algıları süzüp, şekillendirip bize anlam yükleyebileceğimiz bir hikayeye çevirmesi, ürettiğimiz anlamlarla beraber başından sonuna kadar psikotik bir süreç olması. Bizler yapay zeka değiliz ve buzul çağının vahşi afrika faunasında evrimleşmiş, sadece hayatta kalmaya odaklı, limbik temelli düşünüp plan yapan, inanan güvenen korkan, genellikle irrasyonel kurgularla hayatını idame ettiren ...