Ana içeriğe atla

Kaotik Evren teorisi ve bilimdeki duvar

 Ünlü Kaos teorisini duymuşsunuzdur. Başlangıç koşulları ve parametrelerine aşırı duyarlı,  hesaplanamaz karmaşıklığa doğru evrilen her türlü sistem için kullanılır.

  Kaos kuramını bir sistemde işletebilmek için iki veya daha fazla parametre ile sistem başlamalı, bu parametreler tekrarlayan ve süreğen etkileşimler içinde olmalı, etkileşim miktarı arttıkça sistem karmaşıklaşmalı, matematiksel olarak hesaplanamayacak bir kaosa sürüklenmeli.  

 Bir kelebeğin kanat çırpışı sistemin öbür ucunda öngörülemez fırtınalar kopartabilmeli...

 Örneğin; 

- fizikteki ünlü 3 cisim problemi

-hava durumu tahminleri

-borsa hareketleri

-akışkan dinamikleri..... 

 Hava durumu tahminleri buna en güzel örneklerden birisi. Teknolojimizin o kadar gelişmesine ve bir o kadar gelişmiş süper bilgisayarlarla hesaplama gücüne erişmemize rağmen, belli bir şehirde bir gün sonraki hava durumunu %100 kesinlikte hesaplayamıyoruz. Bir saat sonrasını bile. Nokta atışı hesaplama hayallerimiz kuantum bilgisayarların geleceğine kalmış durumda. Basit bir hava tahmini. 

  O kadar yağmur bekleriz yine de güneş açar bazen...

 Kaotik sistemler yapısı gereği hesaplanamaz olsa da tekrarlayan desenler ve öngörülebilir belirli paternler içerirler. Bunlar ise gözlem ve tahmin yoluyla öngörülebilirler. Ne kadar kaotik olursa olsun, sistem içerisinde lokal gözlemci olduğumuzda belirli bir düzen ve devinime şahit olabiliriz. Bu, sistemin ne kadar küçük bir alanını gözleme aldığımızla alakalı bir durum.  

 

fraktal desenler. 

 Ve kaotik sistemler yeterince parametre ve etkileşim içerirse fraktal yapıya bürünürler. Sistem içerisindeki tekrarlayan desenler, kendi içerisinde kendi kaotik devinimlerini oluşturup küçük kaotik sistem olarak davranmaya başlar ve içerisinde o desenin kopyası küçük paternlere bölünürler. o paternlerin her biri de yine aynı desenle gözlemlenirler. Sonra o desenler tekrar.... Bu bir fraktal deseni şeklinde tarif edilebilir. Sistem devinimi devam ettikçe fraktal yapı bölünerek ve büyüyerek varlığını sürdürür .Sistemin hareket entropisi artar. 

 Bunun için de borsa grafik desenleri örnek gösterilebilir. Grafik analizlerindeki Elliot desenleri zaman aralıkları daraldıkça tekrar tekrar gözlemlenebilirler.

 Kapalı bir sistem olduğunu düşünürsek tabi. Fraktal yapı sistem dışı etkileşime girerse etkileşim deryasına katılan yeni parametrelerle bozulur ve kapanırsa fraktallar tekrar oluşurlar.  

 Kaos kuramı fizikten matematiğe, doğadan biyolojiye, evrime, beynin işleyişinden bilincin doğasına,  sosyolojiye, finans ve ekonomik faaliyetlere kadar hayatımızın her yerinde gözlemlediğimiz, her zaman yararlandığımız bir kuram. 

 Bize kaos gibi görünen şeylerin düzeni kendiliğinden oluşturduğunu anlatır. Bazı düzenlerin tasarımcı bir üst zekaya ihtiyaç duymadığını, tam tersi kaotik bir başlangıcı olması zorunluluğunu anlatır. 

 Dalga fonksiyonunun çöküşü ile kuantum fiziğinin belirsiz ve olasılıkçı doğasından, klasik fiziğin determinist doğasına geçişimiz gibi... 

 Zira kaotik sistemlere en güzel bir başka örnek te kuantum fiziğidir. Elektron, kuarklar, bozonlar, fotonlar, protonlar, nötronlar gibi evrenimizin yapıtaşları klasik fiziğin değil kuantum fiziğinin üyeleridir. Kendi içlerinde zorunlu bir kaotik doğası vardır. Dalga-parçacık ikilemini zorunlu olarak taşırlar. konum-momentum belirsizliğine zorunlu olarak bağımlılar. Etkileşimlerle indirgenene kadar varoluşları süper pozisyon halinde, aynı anda her yerde veya her durumda veya her zamanda eşzamanlı olarak varlar. Olmak ta zorundalar. Bir kuantum parçacığını determinist davranmaya zorlayamazsınız. Doğaları kaotiktir. Ancak etkileşim içerisine girip sayıları arttıkça determinist görünen düzenli davranış, nitelik, lokalizasyon, hacim, kütle gibi desenler gözlemlenir. Sistem büyüdükçe de hesaplamalar tam determinist bir hal alır, klasik fiziğe geçiş yaparız. 

 Ve çok şükür ki evrende bildiğimiz bütün protonlar birbirinin kopyası, elektronlar ve diğer kuantalar da öyleler. Yoksa bu kaosun içinde oluşan bahsettiğim kaotik sistem desenleri (kütle, hacim, yer, nitelik vs..), evrenin her yerinde çok farklı olurdu, klasik fiziğe geçemezdik. 

 Uzay-zaman dokusu da bu kaotik sistem desenlerinden bir tanesi. Yani uzayda mesafe, uzaklık, zaman akışı da bu evrenin her noktasındaki simetrik görünen kaotik yapısının bir tezahürü. 

 Bazen milyarlarca ışık yılı ötesi mesafelerin aslında hiçbir zaman var olmadığını, evrendeki bütün protonların aslında aynı proton olduğunu, bütün fotonların aslında tek bir foton olduğunu düşünmüyor değilim. İnanılmaz gelse de ontolojik anlamda uzay, madde enerji, evren dediğimiz şeyin adam gibi baştan bir tanımını yapmamız gerekiyor öncelikle. Kuantum fiziğiyle klasik fiziğin birbirine taban tabana zıt yapısı, ama ikisinin de evrenin ispatlanmış birer fiziği olduğunu göz önüne alırsak fiziğin tıkanıklığının sebebinin felsefi olduğuna inanıyorum. Varlık diye kabul etmemiz gereken şey öncelikle ne?  

 Algıladığımız şeylerden ibaret olmadığını artık yüzyıl önce anladık. Baştan tanımladık. Hesaplanabilir ve algılanmasa da indirgenip doğrulanabilir her şey dedik. Matematiği taban yaptık son yüzyılın fiziğine. Şimdi ise tıkandık ve aynı matematikten birbiriyle kökten çelişen farklı fizikler doğdu, barıştıramıyoruz da. 

 (Bazen uzaklık, mesafe dediğimiz bu sahte deseni gözlemlemediğimiz durumlar da oluyor hatta. buna da kuantum dolanıklığı diyoruz. Ve bu mesafeler yokmuş gibi kuantum nesnelerinin ışınlanmasını gözlemliyoruz. Buna da kuantum sıçraması diyoruz. Elektronların atom etrafındaki yörüngelerini değiştirmeleri gibi. Ya da üretilen deneysel zaman kristalleri...)

Şimdi ise matematiğin de ötesinde yeni çatı kavramlar üretmemiz gerek. 

 Ben şahsen varlığın enformasyondan ibaret olduğuna inanıyorum. Önceki yazılarımda ve paylaşımlarımda bundan bolca bahsettim. (enformasyon ontolojisi üzerine) (gerçeklik nedir)

 Belki öyle belki değil, tıkanıklığın nedeninin felsefi olduğunu düşünüyorum. Bilim o kadar hızlı büyüyor ki durup düşünmeye zamanımız kalmıyor. Sanırım bunun sebebi de günümüz medeniyetin temeli olan büyümeye ve tüketime dayalı üretim tüketim ekonomisi, kapitale bağımlı sosyal sistemler. Bilimsel ilerlemenin de bir nevi yakıtı ve aracını sürdüğü otobanı olmuş durumda. 

 Nasıl ki ekonomisi büyümeyen devlet yıkılmaya gidiyorsa bilimin de bu sebepten büyümekten başka çaresi kalmamış gibi. büyütülen her şeyin gelişimi ve ne anlama geldiğini hiç düşünemeden, sindirip özümsemeden daha da büyümeye zorlanıyor keşif ve ilerlemeler. 

  Sanırım kaos bizim zihnimizde. Biraz fazla hırslı olan doğamızın kurbanı oluyoruz. Duvara çarpmazsak iyi, geçmişte çarptığımız gibi...

  Yazının devamı; Kaotik Evrenin Başlangıcı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tanrı bilinmezliği - üstün tür

 Size önceki yazımda beyinin mutlak gerçekliği deneyimlemeye hiç uygun bir yapı olmadığını, bütün algılarımızın içerde tekrar simüle edilerek deneyimlendiğini ve bu yeniden simüle ediliş şeklinin oldukça öznel olduğunu, bilinçaltından, bilinç düzeyinden ve duygu, inanç durumundan kolayca etkilenip 'kendine göre, işine göre' bir deneyim yaşattığını anlatmıştım.  *    Sonuçta nesnel gerçekliğe ulaşmada kullandığımız yegane aracımız sonuna kadar öznel çalışıyor.  Burada birçok günümüz new-age akımlarının, popüler felsefi akımların etkisiyle sizlere aslında bir matrixte yaşadığımızı iddia etmeyeceğim. Tam aksine dışarda bir gerçeklik var ve bizler de tamamen gerçeğiz. Bu konudan bahsedeceğim size.  Bizim bütün algılarımızla tamamen beynimizin içinde sanal bir simülasyonun içinde yaşamamız, bizim kusursuz yaşam sahibi bir varlık olmadığımızı gösterir sadece. bu kusurun temeli de biyolojik yaşamımızın ta kendisidir.   Fotoreseptör geliştirmiş ökaryotik ...

Ölüm sonrası bilincimize ne olur? - 2

  Çok metafizik bir yazı dizisi farkındayım. Bloğun genelinden anlaşılacağı üzere amacım, bilimde keşfedilse de görmezden gelinen ve felsefenin yetim kalmış ihtiyaçlarını açığa çıkarmak. Agnostik bir çizgideyim.   Evren nasıl bir sistemdir?   Evrenimizi kapalı bir sistem olarak düşünürüz. Çünkü yaptığımız bilim yerel bazda baktığımızda ancak bu şekilde işlevsel açıklamalar getirir. Sonuçta kabul ettiğimiz şey evrenin bir başlangıcı olduğu ve bilinen herşeyin bir patlamayla meydana geldiği.  Ancak kabul ettiğimiz başka gerçekler de var. Mesela big-bang ten bahsederken sandığımız gibi evren bir tekillikten doğmadı. Matematik denklemleri öyle söylese de 10 üzeri -36. cı saniyeden öncesinin tam bir belirsizlik, sisli bir bulut olması, daha öncesi adına şu anki bilimin sona ermesi.  Bu durumda evrenin kapalı bir sistem olması da kesinlik kazanmamış bir düşünceye dönüşüyor.   Ancak elimizdeki bilgilerle kapalı sistem olduğunu düşünmek zorundayız.  Enfla...

Ölüm sonrası bilincimize ne olur? - 3

  Ölüm ötesi düşünceleri bunca zaman bilim dışında her şeyin konusu oldu.   Din, kült, Dogmatik felsefi akımlar, mitoloji, sahte bilim, alternatif bilim......   Peki gerçeklerden başka hiçbir şeyi vadetmeyen Bilimin bu konuda sözü yok mu?  Elbette var. Dogmatizmin tam zıttı olan bilim felsefesi ve metodolojisinin, insanın merak ettiği her konu ilgi alanına girer, girmiştir de..    Bilincin oluşumu, doğası hakkında daha önce bolca konuşmuştuk.  Genel ölüm ötesi tartışmalar hep 'bilinç bağımsız bir töz mü? yoksa evrenin açıklanabilir karmaşık bir efektinden ibaret mi? ' sorusu ekseninde dönüyordu. Çünkü töz dersek iki ihtimal vardı bunun olabilmesi için;   - ya fiziksel evrenin bir parçası değil, evren üstü zaman üstü bir öz ve evrenle iletişim içinde  - ya da evrenin henüz çözemediğimiz mekanizmalarının sonucu olarak fiziksel simetrinin olağan dışı kırılımı ile uzay-zamanın ötesinde yeni bir hiper evren nesnesi oluşmakta, tıpkı ...