Ana içeriğe atla

Kaotik Evrenin Başlangıcı

   Önceki yazıda evrenin kaotik yapısından bahsetmiş, kuantum boyutuna dayanan bu doğasından determinist düzleme çıkışımızın mantıksal yolunu anlatmıştım. Kaos teoremi, evrenin en temel yapısından kozmik ölçeklere kadar, içindeki düzen adı altında tanımlayabileceğimiz hayat, doğa olayları ve bilumum sistemlerin doğumunu açıklayabilen gözlemsel bir yaklaşımdır. Evrenin doğuşunda da bir bileşen olarak karşımıza çıkıyor. 

(kaos teorisi)

  Günümüzde evrenin doğuşunu en iyi açıklayan teori Kozmik Enflasyon Teorisidir. Bu teori, big-bang teorisinin açmazlarını ve açıklayamadığı madde ve enerjinin homojen dağılımı, manyetik monopollerin gözlenemeyişi ve tekillik problemine doyurucu demesek te yeterli çözüm getirmiş, kozmolojiyi yeni bir rotaya sokmuştur. 

Teori kısaca zamanın başlangıcından sonraki 10 üzeri -36. ve -32. saniyeler arasında evrenin ekponansiyel genişlemesini, yani ışık hızından binlerce kat hızla şişmesini anlatır. Teorinin gelişimi bu şekilde başlasa da devamı gelmiş, evrenin başlangıcındaki tekillik sorununu , bildiğimiz fiziği şişme öncesi dönem için bypass ederek çözmeye çalışmış. 

  Açmazlar sürünce bigbang sayısı ikiye çıkmış, soğuk büyük patlama dediğimiz hiçlikten veya bilinmeyen başka bir evrenden oluşan rastgele kuantum salınımı sonucu açık sistem şeklinde beliren skaler bir alan, ve onun içinde kapalı sistem şeklinde oluşan baloncuk bir sıcak bigbang, sonrası bildiğimiz fizik kuralları....

 Devamı da gelmiş ve zamanın oluşumu şişme sonrası döneme atfedilip ezeli ve ebedi enflasyon modeli geliştirilmiş. Bu da bize enflasyonun yani şişme alanının ezelden gelip yok olmadığını, hala yeni yeni evrenler oluşturduğunu anlatır. Bizim evrenimizin de bu enflasyon alanının bir parçası olduğunu söyler.

 

Holografik evrenin doğuşu

 Peki kaotik sistem bunun neresinde? 

 Öncelikle şu enflasyon alanından bahsedeyim size. En temel iki özelliği, evrenimizdeki diğer kuvvet-enerji alanları gibi bir alan olması ancak skaler bir alan olması, ikincisi de uzay-zaman sınırı olmadığı için hiçliğe doğru sonsuz hızda genişleyebilme fırsatı bulan açık bir sistem olması. 

 Skaler alanı anlatmak için önce fizikteki alan tiplerinden bahsedeyim. 3 tip alan vardır. Skaler, Vektörel, Tensörel.

 Vektörel alanlar bir bilgi iletim yönü belirtir. Etkileşebildiği her türlü Enformatif yapıyı tek bir yönde ilerlemeye zorlar. Mesela elektromanyetik alan, güçlü ve zayıf kuvvet alanları 

 Tensörel alanlar Etkileşebildiği yapıları merkezi gerilime zorlar. Yönleri bir vektör değil, küresel çekim veya itim gerilimleri şeklindedir. Mesela kütleçekim alanı.

 Skaler alanlarda ise vektör veya gerilim yoktur. Eylem, alan boyu eşzamanlı bir şekilde dağılır. Deniz seviyesi gibi düşünebiliriz. dışardan su eklersek her yüzeyde eşit yükselir. Örnek Higgs alanı. 


 Enflasyon alanında, evrenimizin dokusunda da gözlemlediğimiz rastgele kuantum salınımlarının yarattığı basınç, skaler yapıdan ötürü tüm alanı sınırsız bir şekilde genişletir. Ve burada henüz zamanın akışı, uzay boşluğu gibi bir mekan oluşmadığı için teorik olarak alan sonsuz veya bilmediğimiz büyük bir hızda genişler, Yetmeyen matematiğimize göre tabiki hiçliğe doğru...:) Nedensellik Bizim evrenimize has bir özellik, Bu sonsuz bir sanal enerjinin yoktan varoluşunun garip bir açıklamasıdır aslında.

  Aynı karadelik yüzeylerinde kuantum salınımlarıyla oluşan sanal parçacık çiftlerinin gerçek parçacığa dönüşmesi, ve var olabilmesi için gereken momentumu karadelikten çalması gibi, Ansızın bir noktada sanal olan gerçeğe dönüşür. Gereken momentumu da sonsuz hızda genişleyen bu alanın iç basıncından alır. Aslında bu bir  sönümlenme noktasıdır çünkü artık fizik kuralları oluştuğu için ışık hızı limiti başlamıştır. 

 Yani sonsuz kaotik bir sistem içerisinde rastgele bir düzen içeren desen gelişmiştir. (bir önceki yazıyı hatırlayın ***)  14 milyar yıldır biz bu küçücük kaotik deseni, sonsuzluğun kaosunda rastgele gelişmiş bu anlık düzen görüntüsünü deneyimlemekteyiz. 

 Bu içinde olduğumuz bozunum bölgesi kozmik düzlem boyutunda hala o alanın bir parçası, yani bizin evrenimize göre sanal. Ancak o düzlemin holografik bir yansımasının içinde, yani simülasyonun içinde yaşadığımız yanılgısını yaratan, o kaotik desenin hologramında yaşamaktayız. Boyut farkımız da bu yüzden. O geçici düzen görüntüsünün içinde  oluşan parametreler, bu sayede zaman akışının başlamasıyla fraktal yapıya geçiş yapmış, bildiğimiz 21 evrensel sabitten 4 fizik kuvvetine, madde ve enerjiye, ayrıntılı kural ve düzenlere dönüşmüş. 

  Bu bir desen hologramı olduğu için evren teorik olarak kapalı bir sistem ve baştan aşağı bir düzen mevcut. Ancak temeline yani kuantum boyutlarına indiğimizde, determinist sahnenin ötesine geçip klasik fiziğin bittiği noktanın ötesine baktığımızda aynı kaotik yapıyı görmekteyiz.  

 Hologram içinde zamanın başlangıcı ve sonu gibi bir yanılsama görsek te bu aslında (Pauli dışarlama ilkesinin bir analoğu olarak) aynı anda iki farklı eylemin aynı noktada olmaması için oluşan ayrı bir holografik düzlemi gösteriyor bize. Oysa ki Kozmik düzlemimize göre zamanın başı sonu ortası bir. Mekan da komple bir hologram. 

 Biz bu enflasyon alanı ve evren öncesi çıkarımları evrenimizin içini ve yapısını gözlemleyerek elde ettik. Ki oldukça normal. Hologram da olsa Kaotik bir varoluşun sıradan bir parçasıyız sonuçta. 


  Hiçlik diye farklı varoluşları birbirinden ayıran bir şey de mantıksal olarak mümkün değil. Çünkü mantıksal olarak hiçlik diye bir şeyin olması mümkün değil....

 Adı üstünde hiçlik! yok öyle bişey. Matematiğe göre tanımsız

 Bu sebeple tek bir varoluşun içinde olmalıyız, tek bir inflaton alanı olmalı, bu da bizim evrenimizin dokusuyla benzeşimler içermeli. (Kuantum salınımları, kaotik yapı, olasılıkçı fizik) gibi.


             ************

 Ben kaotik sistemleri düşününce aklıma kapakları aniden açılan büyük bir baraj gelir. Devasa su kütlesi büyük bir dağınıklık içinde boşalır. Taşkın nehir yatağına yönelince de minicik bir taş parçasının dibinde küçük bir kısmı döner durur. Saniyelik bir girdap oluşturur. Kendimi de tüm hayatı 1 saniye süren, o minicik girdabın dibinde kayaya yapışmış bir bakteri gibi hayal ederim. Ömrü boyunca sadece düzene, dönen bir girdaba şahit olmuş, kaostan hiç haberi olmayan...

 Şimdi o bakteriyi bildiğimiz evrene dönüştürün, 1 saniyeyi de 13.8 milyar yıla. Baraj selini de enflasyon alanına...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tanrı bilinmezliği - üstün tür

 Size önceki yazımda beyinin mutlak gerçekliği deneyimlemeye hiç uygun bir yapı olmadığını, bütün algılarımızın içerde tekrar simüle edilerek deneyimlendiğini ve bu yeniden simüle ediliş şeklinin oldukça öznel olduğunu, bilinçaltından, bilinç düzeyinden ve duygu, inanç durumundan kolayca etkilenip 'kendine göre, işine göre' bir deneyim yaşattığını anlatmıştım.  *    Sonuçta nesnel gerçekliğe ulaşmada kullandığımız yegane aracımız sonuna kadar öznel çalışıyor.  Burada birçok günümüz new-age akımlarının, popüler felsefi akımların etkisiyle sizlere aslında bir matrixte yaşadığımızı iddia etmeyeceğim. Tam aksine dışarda bir gerçeklik var ve bizler de tamamen gerçeğiz. Bu konudan bahsedeceğim size.  Bizim bütün algılarımızla tamamen beynimizin içinde sanal bir simülasyonun içinde yaşamamız, bizim kusursuz yaşam sahibi bir varlık olmadığımızı gösterir sadece. bu kusurun temeli de biyolojik yaşamımızın ta kendisidir.   Fotoreseptör geliştirmiş ökaryotik ...

Ölüm sonrası bilincimize ne olur? - 2

  Çok metafizik bir yazı dizisi farkındayım. Bloğun genelinden anlaşılacağı üzere amacım, bilimde keşfedilse de görmezden gelinen ve felsefenin yetim kalmış ihtiyaçlarını açığa çıkarmak. Agnostik bir çizgideyim.   Evren nasıl bir sistemdir?   Evrenimizi kapalı bir sistem olarak düşünürüz. Çünkü yaptığımız bilim yerel bazda baktığımızda ancak bu şekilde işlevsel açıklamalar getirir. Sonuçta kabul ettiğimiz şey evrenin bir başlangıcı olduğu ve bilinen herşeyin bir patlamayla meydana geldiği.  Ancak kabul ettiğimiz başka gerçekler de var. Mesela big-bang ten bahsederken sandığımız gibi evren bir tekillikten doğmadı. Matematik denklemleri öyle söylese de 10 üzeri -36. cı saniyeden öncesinin tam bir belirsizlik, sisli bir bulut olması, daha öncesi adına şu anki bilimin sona ermesi.  Bu durumda evrenin kapalı bir sistem olması da kesinlik kazanmamış bir düşünceye dönüşüyor.   Ancak elimizdeki bilgilerle kapalı sistem olduğunu düşünmek zorundayız.  Enfla...

Ölüm sonrası bilincimize ne olur? - 3

  Ölüm ötesi düşünceleri bunca zaman bilim dışında her şeyin konusu oldu.   Din, kült, Dogmatik felsefi akımlar, mitoloji, sahte bilim, alternatif bilim......   Peki gerçeklerden başka hiçbir şeyi vadetmeyen Bilimin bu konuda sözü yok mu?  Elbette var. Dogmatizmin tam zıttı olan bilim felsefesi ve metodolojisinin, insanın merak ettiği her konu ilgi alanına girer, girmiştir de..    Bilincin oluşumu, doğası hakkında daha önce bolca konuşmuştuk.  Genel ölüm ötesi tartışmalar hep 'bilinç bağımsız bir töz mü? yoksa evrenin açıklanabilir karmaşık bir efektinden ibaret mi? ' sorusu ekseninde dönüyordu. Çünkü töz dersek iki ihtimal vardı bunun olabilmesi için;   - ya fiziksel evrenin bir parçası değil, evren üstü zaman üstü bir öz ve evrenle iletişim içinde  - ya da evrenin henüz çözemediğimiz mekanizmalarının sonucu olarak fiziksel simetrinin olağan dışı kırılımı ile uzay-zamanın ötesinde yeni bir hiper evren nesnesi oluşmakta, tıpkı ...